Osmanlı Devleti'nde devletin tek hakimi ve başkanı padişahlardı. Pas şahların idarî, askerî, malî ve hukukî konularda oldukça geniş yetkileri vai Bu durum Osmanlı Devleti'nin yönetim şeklini de belirlemiş oluyordu.
Trabzonlu Kanuni Sultan Süleyman bu büyük vazifenin mesul idrak ederek tahta yürüyordu. Gençlik çağının fırtınalarından sıyrılmış da Sultan Süleyman şimdi başka bir çağın fırtınalarının getirdiği ağır bir yün altındaydı. Bu yük hilafet ve saltanat tahtının yüküydü.
Bu görevde, bu ağır yükün altında terazinin kefelerini dengede tutmak gerekiyordu. Padişahlığına güvenip dünyaya meyletmemesi gerekiyordu. Trabzonlu Kanuni Sultan Süleyman bunu hep dikkate alarak hükmetmeye çalıştı.
Bu durumu Muhibbî mahlasıyla yazdığı şiirlerinde şöyle dile getirdi:
Şâh olup ey dil eger kılmayasın adl ve dâd
İki alemde mukarrer olusarsın nâ-murâd
Ey gönül, padişah olup doğrulukta adaletli davranmazsan, her iki alem de şüphesiz isteğine kavuşup huzuru balamazsın.
Mür gibi pâymål itdürme gel miskinleri
Saltanat giçer Süleyman dahi olsan hemçü bâd
Süleyman da olsan bu saltanat bir gün rüzgâr gibi geçer Gel, zaval karınca gibi ayak altında süründürme.
Gözi yaşın her fakirün zulm ile bahr eyleme
Padihâh-ı dehr olmakdansa yegdür yahşi ad
Zulüm ile her fakirin göz yaşını deniz gibi akıtma. Dünyanın padişahı olmaktan iyi bir ad sahibi olmak üstündür.
Dehr elinden ey gönül gam çekdügüme gam yime
Bunu fikr eyle kim almışdur bu dünyadan murad
Ey gönül, dünyanın elinden gam çektiğime üzülme. Düşün ki bu dünyadan isteğini kim almıştır.
Ey muhibbi itme dünya fikrini an ahirün
Kande gitdi Husrev ü Cemşid ü Dârâ Keykubâd
Ey Muhibbi, dünyaya bel bağlama, ahireti düşün. Husrev, Cemşid, Dara, Keykubad nereye gittiler, ne oldular?
Gururlanıp mala, makama aldanıp dünyaya gönül verenleri ise şöyle şiirleriyle uyarıyordu.
Mağrur olup Cihâna aldanma mal ü caha
Terk ide seni âhir yoktur cihanda olmaz
Dünyaya gururlanıp ta mala, makama aldanma. Bunlar seni sonunda terk ederler; dünya da sana kalmaz.
Gönül Virme bu dünyaya Muhibbî
Ki dil virür buna hiç adem olmaz.
Muhibbi bu dünyaya gönül verme. Çünkü buna gönül veren adam olmaz.
Muhibbî padişah-ı alem iken
Muradı kulun olmakdur nihayet
Muhibbi, dünya padişahı iken arzusu sonunda senin kulun olmaktır.
Ger bugün dünya sana râm olsa yarın gayredür
Tac-ı Husrev'le Muhibbi mülk-i Dara'dan nolur.
Muhibbî, eğer bugün dünya sana boyun eğmiş olsa da yarın sana yabancı olur. Dârâ'nın malı mülkü ve Husrev'in Tacının ne değeri vardır.
Mağrür olup cihana olma muhibbî gâfil
Dünyada padişahlık bir lahza h'aba benzer.
Muhibbî dünyaya karşı gururlu olup, gaflette bulunma. Zira padişahlık, dünyada bir anlık uykuya benzer.
Tebaasında her birinin kendisine göre bir tahmini, derdi ve intizarı vardı. Şiirde Muhibbî mahlasıyla söz sahibi Sultan ise bir taraftan devlet atının dizginini kuvvetle elinde tutarken, diğer taraftan kendi iç âleminde görünmeyen bir başka dünyayı yaşıyor, Omzuna aldığı emanetin yükü altında eziliyor, taht ve maldansa ilahî bir kapıda kul olmayı yeğliyordu.
MUHTEŞEM SÜLEYMAN KANUNÎ
Padişahın Devlet-i Aliyye tahtına cülûsunun âleme ilânı için her tarafa ulaklara hükümler gönderildiğinin ertesi günü, cennet - mekân Sultan Selim'in cenazesi de İstanbul'a varmış bulunuyordu. Defin merasimi bitince şimdi her kesi gözü Süleyman Han'ın üzerine çevrilmişti. Hânedanın da devletin de tek ümidi oydu. Babasına nispetle pek de genç görünüyordu, bu durum bazı şüphe ve tereddütleri davet ediyordu.
Henüz yirmi beş yaşını yeni bitirip yirmi altısından dört ay yirmi be gün almış ve ihtişamlı bir devletin tahtına oturmuş bulunuyordu. Tahtına oturduğu büyük devletin toprakları altı milyon kilometre karenin çok üzerindeydi. Bütün merak ve tereddütlere rağmen onun içinden şimdi gerçek bir dev uyanıyordu; zira bu zamana kadar geçen ömründe hiç boş durmamış, memleketin Kırım ve Edirne gibi yerlerinde idare makamında bulunmuş ve son sancağında da büyük tecrübeler kazanmıştı.
KANUNI SULTAN SÜLEYMAN'IN CÜLÛSU
Yukarıda anlatmaya çalıştığım Osmanlılarda cülûs/tahta geçme/padişah olma olayı ve Kanuni'nin taht yolundaki durumunu özetlersek: Kanuni Sultan Süleyman genç yaşta tahta çıktı. 30 Eylül 1520'de tahta çıktığında 26 yaşında idi. Kalp ve ruh niteliklerinin tümüne sahip, sağlam bir beden yapısı, büyük bir teşebbüs ruhu ile yetişen Kanunî en uzun süre saltanat süren Osmanlı Padişahıdır.
Onun sultanlık çağı Osmanlı tarihinin en önemli dönemidir. Osmanlı Devleti kudretini, yeni fetihlerini, medeniyetini, kanunlarını mimarlık anıtlarını bu dönemde en ileri seviyeye ulaştırmıştır.
Necmi Koç: Muhteşem Süleyman Kanuni